ZAMAN
Zaman kelime anlamı olarak iki hareket arasında geçen süreye
deniyor.
Kuantum teorisine göre, insanoğlunun sık sık kullandığı
geçmiş ya da gelecek zamanlar yok, sadece şu an var, şimdi var. Ve “şu an”da
hem gelecek hem de geçmiş diye tanımlanan süreler “aynı anda” var.
İnsanevladı, zamanı lineer düşünüyor yani düz bir çizgi gibi, o
yüzden de “dün” “bugün” “yarın” gibi zaman dilimleri icat etmiş. Geçmiş dediği
zaman diliminde çoğu kez pişmanlıklar kızgınlıklar gelecek dediği zaman
dilimine de endişe kaygı ve bazen de umut yüklemiş. Gelecek korkusu diye bir şey var bir kere,
zaten bu kaygıyla büyütülmüyor muyuz çoğumuz? Son yapılan araştırmalar diyor ki;
dün bugün yarın yok sadece şu an var, o yüzden olan her şey aynı anda oluyor.
Şimdi bu durumda şu soru çıkıyor; zaman gerçek mi yoksa zihnin yarattığı bir şey
mi?
Aslında başta bilimadamları özellikle Newton zamanın herkes için aynı
olduğunu ve geçmişten geleceğe aktığını söylemiş, yani düz bir çizgi gibi
tanımlamış. Ancak Einstein görelilik yasası ile buna hayır demiş, zaman
insandan insana değişir. Mesela demiş, bir adam güzel bir kızla geçirdiği bir saati
bir dakika gibi görebilir, aynı adamı kızgın bir fırına bir dakika oturtun o
bir dakika bir saat gibi gelir. Doğru mu doğru J
Evet dönelim sorumuza zaman gerçek mi yoksa zihnin bir oyunu
mu? Bana soracak olursan, zaman sadece bir isim, tanım. Herşey de olduğu gibi
onu da nasıl anlamak algılamak istiyor isek, öyle anlıyor algılıyoruz. Önemli
olan an, şu an, şimdi.
Kuantum fiziği konusunda son yapılan bilimsel bilimsel
çalışmalar, bizlerin anladığı anlamda birçok zamanın aynı anda var olduğunu
yani tüm yaşamların beraber aynı anda olduğunu söylüyor. Bu şekilde
düşündüğümüzde belki zaman bir çizgi gibi değil de bir küre gibi algılanabilir,
küreyi düşündüğünde öncesi sonrası olmadığını farkedeceksin. Düşünsene ben şu
an bu yazıyı 21:52 de yazıyorken Londra’daki kuzenimle konuşsam saatin 19:52
olduğunu söyleyecek. Hangimizin saati doğru?
Bir süredir, "insan için en kıymetli şey ne olabilir" diye
sorup diyorum. Sonra hedef kitleyi küçültüp kendime dönüyorum “benim için
hayattaki en kıymetli şey ne?”. Zaman cevabına geliyorum hep. Para, araba, ev,
statü, terfi, mevki makam, çocuk, eş vs. vs... hepsi hayatımızda ve çoğu kez
daha fazlası için çabalarımız... Bağımlılıklarımız çok, sadeleşeceğimize bol bol
kalabalıklaşıyoruz. Ve fakat zaman... Bunların çok dışında çok ötesinde, hem
çok anlam yüklediğimiz hem hiç farkına varmadığımız. Ardından koştuğumuz,
içindeyken anlamadığımız, hakkını vermediğimiz... hem bağımlı olmadığımız, hem
de sıkı sıkıya bağlı olduğumuzu sandığımız... Bu biraz da 7/24 ü nasıl yönettiğimize bağlı.
Zaman konusunu düşünmek gerek sanırım. Sende “hayatın
kıymetlisi zamandır” diyorsan... Eğer bunu düşünüyor ve yüksek sesle dile
getiriyorsan.... Bir gününü nasıl geçirdiğinin farkına varmanı öneririm. Her
bir dakikanın farkına vararak yaşamanı... O dakikalarda kendine ne kadar nasıl
vakit ayırdığını... hayatındakilere ne kadar nasıl vakit ayırdığını... düşün...
Öyle birlikte geçirilen kısacık zamanlar için söylenen “kaliteli zaman”
laflarına oldum olası inanmadım. Misal yeğenimi görmeye gidiyorum topu topu
birbuçuk günüm var, oynuyoruz boğuşuyoruz, geziyoruz parka gidiyoruz. Uyanma
ile uyuma arasında ne varsa yapılacak herşeyi yapıyoruz. Şimdi bu birbuçuk gün
kaliteli geçti öyle mi? Hiç sanmıyorum... Onun sessizce oturmuş elindeki
oyuncak kamyonunu tamir etmesini saatlerce izleyebilir ve bundan müthiş keyif
alabilirim. Daha yavaş geçirebilirim onunla tüm yaşanılanları, sindire sindire,
keyfini çıkara çıkara... ağır çekim kamerasında yaşamak nasıl olurdu acaba?
Zaman, sadece olmak için geldiğimize dönüşmeye yarayan bir
an bence...
Gerisi teferruat...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder