GÖKTE NE VARSA
Bugün dolunay ya... bugün Jüpiter Venüs’e kavuştu ya... bi de Uranüs uzaktan uzaktan göz kırpıyor
ya... Birçoğumuzda bi enerji patlaması sorma gitsin. Boşuna dememiş kadim
bilgeler “gökte ne varsa yeryüzünde de aynısı olur” diye.
Astrologlar böylesi zamanlar için tüm kapılar açılır diyor,
isteyin olsun, ol de olsun diyorlar. Öyle güçlü enerjiler dolaşıyor
anlayacağın. Şimdi bunu okuduğunda ya dudak büküyorsun hadi canım diye ya da
hadi ya olur mu olur diyorsun. Ve o anda da seçimini yapıyorsun zaten. Her daim
olduğu gibi.
Bir yandan bulunduğu alanının dışına çıkmak istemeyen
insanoğlu diğer yandan onu da isterim bunu da isterim diye tutturmuş gidiyor. Her
seçim bir vazgeçiş olduğuna göre, olmasını istediğin şeylerin yaşamına
girmesiyle birlikte ödeyeceğin bedele de hazır mısın? Ki bu bedel lafı
korkutmasın seni, bedel her zaman kan revan içinde kalmak demek değildir,
öğrendiklerini yaşama aktarmaktır çoğu kez.
Dediğim gibi her seçim bir vazgeçiştir, yeni seçiminle
birlikte bıraktıklarını gönül rahatlığı ile, görevlerini yerine getirdiklerinin
ve artık bırakman gerektiğinin anlayışı ve kavrayışı ile bırakabilecek misin? Dur
hemen her ilişkini, işini, aileni vs. hayatında olan herşeyi bu gözle inceleme.
İncelemen gerekenler zaten gündemindedir, ötesine geçmene gerek yok.
Bugün bir arkadaşım “zorunlu olduğum için çalışıyorum” dedi,
son derece mutsuz bir ifade ile. “e o halde, mutlu olma olasılığın olan yeni
işini bulmak için neler yapıyorsun” dedim. Cevap hiçbirşey idi. Bahsettiğim
konforlu alan bu işte. Mevcut işi epey uzun zamandır çalıştığı bir yer, nerden
ne geleceğini az çok kestirebiliyor, sosyal hakları, çalışma düzeni belli. İşte
konfor alanı bu bilinirlilik. Yeni iş, hem mutlu olma olasılığını barındırıyor
hem de yeni gelebilecek golleri. E denemeden nereden bileceksin. Montaigine “nereye
gideceğini bilmeyen gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez” demiş, e doğru da demiş
hani. Arkadaşımın durumu özetle budur, mutsuzum zorunluluktan çalışıyorum. Eee bunun
değişmesi için ne yapıyorsun demezler mi adama?
Bir diğer örnek anlatayım sana. Bahsedeceğim kişiyi neredeyse
otuz yıldır tanıyorum, . Yaşım ilerleyipte onunla ilişkiler konusunda
konuşabilecek hale geldiğime karar verdiğinden beri eşinden şikayet eder,
huysuzluğundan, ilgisizliğinden, özensizliğinden, aldatmasından, artık
dayanamayacağından ama çocukları için dayandığından vs... Neden kendine yeni
bir yaşam kurmayı denemiyorsun neden kendine sevme sevilme şansı vermiyorsun
dediğimde e çocuklar için diyor e bu yaştan sonra ne yapayım diyor. Benim
nazarımda söylenenlerin tamamı kendini ikna etmek için söylediği içi bomboş
sözler. O da konfor alanından ayrılmak istemiyor özünde, şikayet ettiği herşey
bildiği şeyler, süpriz yok, bi şekilde bir dil de tutturmuşlar aralarında,
saygıdan sevgiden vazgeçerek sürdürüp gidiyorlar evliliklerini. Ama iş şikayet
etmeye gelince en çok bu insanların sesini duyarsın sürekli anlatan ama
harekete geçmeyen.
Senin de vardır çevrende bu örneklerden. Belki de bizzat sen
yaşıyorsundur bu ve benzeri hikayeleri.
Ya sevip söyleyemeyenler, aşklarını itiraf edemeyenler? Bekleyip
duranlar, neyi beklediklerini bilmeden? Hani bir reklam var ya “ seviyorsan ara
bence” diyor. Aynen katılıyorum, ara elbette. Ne kaybedersin ki arayarak,
sorarak, onu sevdiğini söyleyerek? En fazla sana o hissi duymuyordur.. e ne
olur ki duymuyorsa en azından olmayacağını bilirsin, hayatına yeni alanlar
açabilirsin. Biliyorsun artık, boşluk olmayınca yenisi gelmiyor.
Bugün dolunay ya... bugün Jüpiter Venüs’e kavuştu ya... bi de Uranüs uzaktan uzaktan göz kırpıyor
ya... hadi kendine bir iyilik yap ve kendine zaman ayır. Hayatında neler
değişmeli, neler devam etmeli, nereleri iyileştirmelisin bir bak. Hiç değilse
enerjisi yüksek bugünde yap, geçmişse zaman okuduğun andır doğru olan, okuduğun
zaman yap.
Unutma yaşadığın hayatı sen yaratıyorsun. Özlemlerinde,
hüzünlerinde, sevgilerinde senin yansıman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder