KEŞKE...
Farkında mısın, bugünün aklı ve bilinci ile geçmişi yargılıyorsun. Geçmişindeki şartlarını, durumunu en önemlisi de zamanın yaşattığı tecrübelerini yok sayarak ne çok diyorsun “keşke” diye. Keşke oraya gitmeseydim, keşke o cümleyi demeseydim, keşke o anda sussaydım, keşke o gün gitseydim, keşke keşke keşke...
İyi de o keşkeleri derken en başta kendine haksızlık etmiyor musun? O zamanki sen bugünkü sen olsa idin söyler miydin pişmanlık duyduğun sözleri ya da yapar mıydın ah vah dediğin şeyleri? Var mıydı o vakitte şimdiki tecrüben, bilgin, birikimin? “Geçmiş geçmişte kaldı” sözü ne güzeldir. Geçmiş geçmişte kaldı doğru, artık o zamana yapacak birşey yok, hem yapmak da gerekir mi ki? Bir düşün, o keşkeler olmasa idi bugünkü sen çıkar mıydı ortaya? Seni sen yapan iyisiyle kötüsüyle -ki aslında kötü de yok- tüm geçmişin, tüm bugününe getirdiklerin değil mi? Geçmişe yanmaktan, geçmişi yargılamaktan o kadar yorgun düşüyorsun ki, asıl önemli olan bugününe olan yansımalarını kaçırıyorsun. Dur ve düşün lütfen geçmişinin bugüne yansımaları nedir? O yaşadığın keşkeli olaylar senin bugününe ne kattı? Neleri farkettin o günden bugüne dek? Yoksa hala orada mısın? Kaç yıl öncesindesin?
Oysa ne çok zenginsin, sen de farkında mısın bunun? Para pul şan şöhret değil kastettiğim. Bir bak yaşam heybene, neler koymuşsun oraya? Nelere gözün gibi bakmışsın, neleri saklamış, biriktirmişsin. Kaç yaşında olursan ol, bir bak neler var heybende? Gözyaşımı gördün, lütfen olayın kendisini bırak, ilgili kişi ya da kişilere kızmayı öfkelenmeyi bırak, önemli olan bunlar değil. Çer-çöp ile uğraşırken aslı kaçırma lütfen. Baktığında, bu farkındalıkla yeniden baktığında, aslı görebiliyor musun? Orada anlaman, öğrenmen gereken neydi? Düşünsene neden aynı ya da benzer olayları tekrar tekrar yaşarız? Belki mekan değişir belki kişi ama asıl aynıdır. Kıskançlıksa konun “asıl” odur, kimi nerede nasıl kıskandığın değil. Kıskanmanın altındaki sendir mesele. Y a da kayıpsa yaşadıkların, terketmek ya da terkedilmek ise, bırak eskileri, neden bunları yaşadığını düşün, hayat sana terketme ile kayıp ile neyi hatırlatmaya çalışıyor? Ya da bir kazanıyor bir kaybediyorsan kazanan kendinle kaybeden kendini bir karşılaştır ve farkı gör hangisi sana daha yakın?
Ve tüm bunları tek tek incelediğinde, adam akıllı zaman ayırdığında kendine, zenginliğini görebiliyor musun? Ne kadar özel ne kadar sen olduğunu görebiliyor musun? Bir de bundan sonrası var elbette. Her yeni güne merhaba dediğinde kimbilir o heybeye daha neler girecek...
Öfkeleri, kızgınlıkları, kırgınlıkları, nefreti, kini, üzüntüleri alma yeni sabahına, alıp kendine kötü davranma... Bunca zaman hırpaladığın ruhunu, o küçük sevimli çocuğu sevmek zamanı gelmedi mi artık? Heybendeki kötüleri –ki aslında kötü yok- çıkarıp, olayların özüne, en derinine inmeye çalış. Neden olmuştu onlar, sana hatırlatılmak istenen neydi?
Keşke deme artık, iyi ki oldu olan herşey. Oldu ki öğrendin ya da öğrenme yolunda adım attın. İyi ki oldu olan herşey, ki bugünkü muhteşem sen çıktın ortaya. Sadece görmeye çalış. Neyi neden yaşadığını görmeye, anlamaya çalış... Zenginliğinin farkında yepyeni bir sabaha uyanmaya ne dersin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder