6 Kasım 2017 Pazartesi


MUTLULUK

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım “biliyor musun” dedi “seni ilk tanıdığımız günlerde mutlu ve olumlu halin için bir şeyler mi kullanıyor dedik”.

Bu cümleyi ilk duyduğumda anlamadım ve şaşkın bir şekilde teyit etme ihtiyacı duydum, “yani mutlu olduğum için, mutlu eden bir maddeye ihtiyaç duyduğum konuşuldu öyle mi” diye sordum “evet” dedi. “Ne üzücü” dedim..

Gerçekten de üzücü.. Düşünsene sevgili okuyan, mutlu olmak, o kadar uzak ve o kadar zor görünüyor ki bazılarımız için, “hımmm bu kadar mutlu ise mutlaka destekleyici bi şey vardır” denilmiş..
Oysa o kadar yakınımızdaki mutluluk.. En az “o hep hayatımda” dediğin mutsuzluk kadar yakın. Asıl soru, elin hangisine uzanıyor?

Hiç merak ettin mi bir gün boyunca, bir 24 saat boyunca, zihninden geçen düşüncelerin ne kadarı olumlu, ne kadarı olumsuz? Bahse girerim çoğumuzun olumsuz düşünceleri dört nala önden koşar. Tuhaf varlıklarız biz, çiçek varken çiçekteki dikene veya yağmur yağarken çamura odaklanırız sadece. Bi de dikeni ve çamuru gördüğümüz için övünür anlatırız etrafımızdakilere oysa belki de maharet dikende ki çiçeği çamurdaki berrak damlayı görebilmek. Çünkü hangisini görmek istediğimize sadece biz karar veriyoruz.

Hep diyoruz ya mutluluk da mutsuzluk da seçim diye, hazır konu işten açılmışken örneği de oradan vereyim, mesela bir okul düşün dört öğretmen olsun orada ve her birinin de bir sınıfı. Üç sınıf fiziksel yönden sağlıklı çocukların oluşturduğu, kalan bir sınıf ise engelli çocukların öğrenim gördüğü bir okul olsun bu. Dört öğretmenin dördü de, işini seven ve işini iyi yapan eğitimciler. Ve bu okul sık sık spor yarışmalarına katılıyor olsun. Engelli çocukların olduğu sınıfın öğretmeninin iki seçeneği var, ya neden benim sınıfımda her faaliyeti dört dörtlük yerine getiren, daha “sağlıklı, başarılı” çocuklarım yok diye mutsuz olacak ya da elindeki çocuklarla çıkabildiği en yükseğe çıkmaya, yürüyebildiği en uzun yolu yürümeye çalışacak. Birinci yolu seçtiğinde, olumsuz düşünceleri davranışlarına yansıyacak ve işe şikayet etmekle başlayacak. Mevzuyu şikayet edecek hem okul yönetimine hem diğer öğretmenlere hatta belki öğrencilerine. Kendisinin aslında ne kadar mükemmel bir öğretmen olduğunu, bunu haketmediğini çok başarılı bir kariyerinin olduğunu falan anlatacak. Hızını alamayıp konuşurken içindeki tüm haksızlığa uğramışlığını, kızgınlığını da anlatacak.

İkinci yolu seçip buna ilişkin düşüncelerini davranışına yansıttığında ise çocuklarının zayıf taraflarını bilerek, onlara uygun bir program hazırlama yoluna gidecektir. Onları hayata, ellerinden gelenin en iyisini yapabilecekleri şekilde hazırlar. Bunu yaparken de hep gülümseyecek, ben yanınızdayım hissini verecek ve hem kendine hem çocuklarına motivasyon verebilecektir. Okulun diğer sağlıklı çocukların özünde kendilerinden farklı olmadığını ama yapabilecekleri konusunda farklı yetenekleri olduğunu çocuklarına anlatabilecektir.

Konuya “deneyim ve öğrenme” penceresinden bakar isek iki yol da doğrudur. Çünkü seçimlerde iyi veya kötü yoktur sevgili okuyan, seni besleyen ve beslemeyen kaynaklar vardır. Yine her bir deneyime ruhsal öğrenme çerçevesinde bakmaya devam edersek, o deneyimi nasıl edindiğimizdir seçim dediğimiz yol. Ve birçok yazımda hatırlattığım gibi her sabah bir seçim ile uyanırız.

Şimdi mühtehzi bir gülümseme ile “e peki ya ölüm ya acı ya keder ya hayalkırıklığı bunlar ne olacak sevgili Pollyanna” diyor olabilirsin J  Haklısın sevgili okuyan, var ölüm var acı var kayıp var hastalık var aşk acısı var özlem var var oğlu var. Ve hep olacaklar. Mevzu bunları yok saymak değil, görmezden bilmezden gelmek hiç değil. Bilakis görmek her ne varsa görmek ancak buralarda takılıp kalmamak. Mesele mutsuzluğun sebebini yaşamın odağına oturtup, bunlardan beslenmeyi alışkanlık haline getirmemek.


Yoksa işte sevgili okuyan, mutlu olmak için hep başka birine veya başka bir şeye ihitiyaç duyar halde oluruz. Kendi varlığı ve kaynakları ile mutlu olmayı seçen kişilere de uzaydan gelmiş gözüyle bakarız J





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GİTME Bİ YERE Tanıştığımızda yazın ilk ayıydı. Küçük bir odada kalorifer peteğinin önünde masmavi bakıyordun bana.         ...