7 Eylül 2015 Pazartesi


GÜNDEM

Gündem oldukça hareketli... gözyaşı ve feryat yükseliyor yurdun dört bir yanından... Öncelikle görevini yapıp yolculuğuna devam eden her bir ruhun yolunun ışık olmasını diliyorum, sevenlerine de sabır... herkes konuşuyor, herkesin fikri gelmiş... Ülkede yaşayan kişi sayısı kadar çözüm önerisi de yok aslına bakarsan, üç aşağı beş yukarı herkes aynı şeyi söylüyor. Olası iki üç ana başlık çözüm önerisinden, dallanıp budaklanan kelimeler cümleler... bir sonuca gitmeyen, havada asılı kalan harfler...

Peki biz ne yapacağız? Bu soruyu ne zaman sorsam aklıma hep aynı kare gelir; Son Mohikan’ın son karelerinden biridir bu. Karede, olayların tüm tarafları aynı yerde görünür, birilerinin intikamı için beyazlardan birilerinin ölmesi, birilerinin aşkına kavuşması, birilerinin yaşaması gerekiyordur ve Huron kabilesinin reisine giderler karar vermesi için. Bir taraf tamamen affetmek ve yaşamdan yanadır diğer taraf ise tamamen intikam ve ölümden. Reis, kabilesine ve yeni gelenlere bakıp “peki biz ne yapacağız” diye sorar, “Huron’lar bunu soruyor bir süredir, bu savaşta tüm bu olanlar karşısında biz ne yapacağız?”

Bu günlerde, tıpkı yaşlı Reis gibi bende “tüm bu olanlar karşısında biz ne yapacağız, ne yapmalıyız” diye soruyorum... Ne yaparsak katkı sağlarız? Ne yaparsak huzur ve barışa giden yola bir faydamız olur?

Ben diye sen diye birşey yok diyor içimdeki ses, sabırlı olun ve bir ve bütün olduğunuzun farkına varın diyor. Asılı kalmayın, çaresiz hissetmeyin, gücünüzün farkına varın diyor. Acıyı acıyla beslemeyin, şiddete şiddetle karşılık vermeyin, umutsuzluğun pençesinde kıvranmayın diyor. Aksine, umudunuzu ne olursa olsun canlı tutun, narin bir tomurcuk gibi hergün besleyin. İşe söylediğiniz kelimelerden başlayın, savaşa hayır yerine Barış deyin, Huzur deyin, Mutluluk deyin. Bunları sık sık söylediğinizde bütünsel dönüşümün bir parçası olduğunuzu, olan değişimlerle daha iyi farkedeceksiniz diyor. Her biriniz kollektif bilincin küçük parçalarısınız, tek başınıza düşünmeyin kendinizi. Algıladığınız üç boyutlu dünyada hem ayrı hem birsiniz. Bunun farkına varın artık. Her biriniz bütünün eşsiz muhteşem parçalarısınız, senin söylediğin bir kelime, bir hareket dalga dalga tüm evrene yayılacak. İşte bu nedenle yaptığın herşey, düşündüğün herşey, söylediğin herşey kutsaldır, bunun farkına var.

Olanlara lanet etmeyin, karanlığı beslemeyin. Unutmayın karanlığın zıttı aydınlıktır. Karanlık yok olmaz ancak aydınlığa dönüşür, bütünün parçası olan sen buna katkı sağlayabilirsin, unutma ne beyinde ne de evrende boşluk vardır. Herkesin aydınlık ve karanlık tarafları olduğu gibi yaşadığımız gezegenin de aydınlık ve karanlık tarafı var, yaşamımızda gerçekleştirdiğimiz herşey ile gezegeni de besliyoruz. Aydınlık ol.

Hepimiz, bu zamanda bu gezegene geldiysek, olanları kaldırabilecek, olanları değişitirebilecek olduğumuz için geldik. Ve karanlığı aydınlığa gidecek yollarla döşeyebiliriz. Umutsuz olma, pandoranın kutusunu hatırla, ne kalmıştı geriye o kutuda ne kalmıştı hatırla? O kutudaki ol.

Yaşadığımız coğrafya çok çok özel, her daim öyle oldu. Üzerinden o kadar çok ruh gelip geçti ki her birinin enerjisi yayıldı bu topraklara. Milyonlara yön veren dinler boşuna bu topraklardan çıkmadı. Aydınlanma da burada olacak. Kaos korkutmasın bizi, bu dönemler değişim için, aydınlanma için, ruhsal tekamül için gereklidir. İnsanın, insan tarafının erdemlerini değerlerini gözden geçirmesi için gereklidir.

Hayal etmekten korkmayın, bol bol düş kurun. Barış dolu, dostluk dolu, birlikte yaşanılan sevgiyle örülü bir dünya düşleyin her daim. Düş olun. Bu düşlerinizin evrende mutlaka karşılığı olur. Korkuyu atın yüreklerinizden, onun yerine sevgiyi koyun onun yerine anlayışı koyun onun yerine umudu koyun. Neyi düşlersek onu yaşıyoruz. Düşlerine söylemlerine sevgi kat... her daim...

Gandhi’nin söylediği gibi “Dünya’da görmek istediğiniz ne ise, O olun”

Sevgi olun, Barış olun, Umut olun, Huzur olun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GİTME Bİ YERE Tanıştığımızda yazın ilk ayıydı. Küçük bir odada kalorifer peteğinin önünde masmavi bakıyordun bana.         ...