GÜNDEM
Gündem oldukça hareketli... gözyaşı ve feryat yükseliyor yurdun dört bir yanından... Öncelikle görevini yapıp yolculuğuna devam eden her bir ruhun yolunun ışık olmasını diliyorum, sevenlerine de sabır... herkes konuşuyor, herkesin fikri gelmiş... Ülkede yaşayan kişi sayısı kadar çözüm önerisi de yok aslına bakarsan, üç aşağı
beş yukarı herkes aynı şeyi söylüyor. Olası iki üç ana başlık çözüm önerisinden,
dallanıp budaklanan kelimeler cümleler... bir sonuca gitmeyen, havada asılı
kalan harfler...
Peki biz ne yapacağız? Bu soruyu ne zaman sorsam aklıma hep
aynı kare gelir; Son Mohikan’ın son karelerinden biridir bu. Karede, olayların
tüm tarafları aynı yerde görünür, birilerinin intikamı için beyazlardan birilerinin
ölmesi, birilerinin aşkına kavuşması, birilerinin yaşaması gerekiyordur ve
Huron kabilesinin reisine giderler karar vermesi için. Bir taraf tamamen
affetmek ve yaşamdan yanadır diğer taraf ise tamamen intikam ve ölümden. Reis,
kabilesine ve yeni gelenlere bakıp “peki biz ne yapacağız” diye sorar,
“Huron’lar bunu soruyor bir süredir, bu savaşta tüm bu olanlar karşısında biz
ne yapacağız?”
Bu günlerde, tıpkı yaşlı Reis gibi bende “tüm bu olanlar
karşısında biz ne yapacağız, ne yapmalıyız” diye soruyorum... Ne yaparsak katkı
sağlarız? Ne yaparsak huzur ve barışa giden yola bir faydamız olur?
Ben diye sen diye birşey yok diyor içimdeki ses, sabırlı
olun ve bir ve bütün olduğunuzun farkına varın diyor. Asılı kalmayın, çaresiz
hissetmeyin, gücünüzün farkına varın diyor. Acıyı acıyla beslemeyin, şiddete
şiddetle karşılık vermeyin, umutsuzluğun pençesinde kıvranmayın diyor. Aksine,
umudunuzu ne olursa olsun canlı tutun, narin bir tomurcuk gibi hergün besleyin.
İşe söylediğiniz kelimelerden başlayın, savaşa hayır yerine Barış deyin, Huzur
deyin, Mutluluk deyin. Bunları sık sık söylediğinizde bütünsel dönüşümün bir
parçası olduğunuzu, olan değişimlerle daha iyi farkedeceksiniz diyor. Her
biriniz kollektif bilincin küçük parçalarısınız, tek başınıza düşünmeyin
kendinizi. Algıladığınız üç boyutlu dünyada hem ayrı hem birsiniz. Bunun
farkına varın artık. Her biriniz bütünün eşsiz muhteşem parçalarısınız, senin
söylediğin bir kelime, bir hareket dalga dalga tüm evrene yayılacak. İşte bu
nedenle yaptığın herşey, düşündüğün herşey, söylediğin herşey kutsaldır, bunun
farkına var.
Olanlara lanet etmeyin, karanlığı beslemeyin. Unutmayın karanlığın
zıttı aydınlıktır. Karanlık yok olmaz ancak aydınlığa dönüşür, bütünün parçası
olan sen buna katkı sağlayabilirsin, unutma ne beyinde ne de evrende boşluk
vardır. Herkesin aydınlık ve karanlık tarafları olduğu gibi yaşadığımız
gezegenin de aydınlık ve karanlık tarafı var, yaşamımızda gerçekleştirdiğimiz
herşey ile gezegeni de besliyoruz. Aydınlık ol.
Hepimiz, bu zamanda bu gezegene geldiysek, olanları
kaldırabilecek, olanları değişitirebilecek olduğumuz için geldik. Ve karanlığı
aydınlığa gidecek yollarla döşeyebiliriz. Umutsuz olma, pandoranın kutusunu
hatırla, ne kalmıştı geriye o kutuda ne kalmıştı hatırla? O kutudaki ol.
Yaşadığımız coğrafya çok çok özel, her daim öyle oldu.
Üzerinden o kadar çok ruh gelip geçti ki her birinin enerjisi yayıldı bu
topraklara. Milyonlara yön veren dinler boşuna bu topraklardan çıkmadı. Aydınlanma
da burada olacak. Kaos korkutmasın bizi, bu dönemler değişim için, aydınlanma
için, ruhsal tekamül için gereklidir. İnsanın, insan tarafının erdemlerini
değerlerini gözden geçirmesi için gereklidir.
Hayal etmekten korkmayın, bol bol düş kurun. Barış dolu,
dostluk dolu, birlikte yaşanılan sevgiyle örülü bir dünya düşleyin her daim. Düş
olun. Bu düşlerinizin evrende mutlaka karşılığı olur. Korkuyu atın
yüreklerinizden, onun yerine sevgiyi koyun onun yerine anlayışı koyun onun
yerine umudu koyun. Neyi düşlersek onu yaşıyoruz. Düşlerine söylemlerine sevgi
kat... her daim...
Gandhi’nin söylediği gibi “Dünya’da görmek istediğiniz ne
ise, O olun”
Sevgi olun, Barış olun, Umut olun, Huzur olun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder