HAYYAM
Yine korkuyla hiç tanımadığım birinin yanına sokuluyorum ve
az ilerdeki sokak köpeğini göstererek “köpekten korkuyorum, yanından birlikte
geçebilir miyiz” diyorum. Kimbilir bu cümleyi kaç kere, kaç tanımadığım kişiye
söyledim. Ya da özellikle yaz akşamüstleri başlayan ve keyifli olacağını
düşündüğüm kaç akşamım masaya gelen kedilerle kabusa döndü.
Hayatı biz kendimize zorlaştıyoruz aslında. Ben bu deli
korkuları yaşarken ne kaldırımda yatan köpeğin ilgi alanındaydım ne de masama
gelen kedinin umurunda. Onlar kendi yaşam bölgelerinde varlıklarını sürdürürken
karşılaşıyorduk sadece. Onlar yaşamlarına kaldıkları yerden devam ederken ben gerçekliği
olmayan bir korkuyu büyütüp tüm hücrelerime yayıyordum. Korkudan titrediğimi ve
hatta bir keresinde hüngür sümük ağladığımı bilirim...
Sonra yavaş yavaş bu korkumu aşmak istediğimi, hayvanlara
dokunabilmeyi, hep anlatılan o sevgiyi yaşamayı istediğimi farkettim. Bu nasıl
ne zaman oldu tam olarak bilmiyorum. Bildiğim artık bu korkuyu hayatımdan
çıkarmak istediğimdi. Ve sistem her zaman ki gibi o kadar mükemmel bir şekilde sesimi
duydu ki...
Nasıl mı? Ben bu korkudan kurtulmaya niyet etmeye
başladığımdan itibaren hayatıma yeni giren kişilerin neredeyse tamamının ya
kedisi vardı ya köpeği. Ve yeni arkadaşlarımla görüştükçe, onları evlerinde
ziyaret ettikçe kedilerle de köpeklerle de ister istemez aynı odayı paylaştım.
Önceleri dertop olmuş bir şekilde koltuğa yapışırken sonraları bacaklarımı yere
uzatmaya başladım. Sonra biraz daha rahat etmeye başladım. Sonra dokunmaya
başladım. Bu anlattıklarım bir günde olmadı, hepsi bir süre aldı.
Hala tedirgindim, yanıma çok sokulduklarında kaskatı
kesiliyordum. Ya da sohbetin en heyecanlı yerinde aniden bir havlama duyduğumda
tüm algım oraya kayıyordu. Ama hakkımı da yemeyeyim eskiye göre oldukça yol
almıştım. Yeterli miydi? Hayır çünkü hala korku duygusunu atamamıştım.
Anladım ki bir adım daha ileriye gitmeliyim ve evlat
edinmeliyim. Evet evlat edinmek diyorum çünkü artık biliyorum ki evimize
aldığımız her can aslında yol arkadaşlarımızdan, yoldaşlarımızdan biri. O
zamanlar henüz bunun farkında olmadığım için eşime dostuma “ben hayvan sahibi
olmak istiyorum” dedim ve bebek bir kedi ya da köpekten haberleri olduğunda
bana söylemelerini istedim. Pet shoplardan satın almaya her zaman karşıydım,
hiç bir zaman tasvip etmediğim bir şey olduğundan oralara bakmayı aklımın
ucundan dahi geçirmedim.
Sonra araştırma dönemi geldi, köpek dedim ama araştırdıkça
ve köpeklerin ihtiyaçlarını öğrendikçe anladım ki yalnız yaşayan, çalışan ben
bunun altından layıkıyla kalkamayabilirim. Gelene yazık olacaktı bana da vicdan
azabı. Sonra kedi dünyasını keşfettim, araştırdıkça okudukça sevdim. Benim gibi
yalnız yaşayan çalışan kişilere daha uygun olduğunu gördüm ve o sırada bir
haber geldi. Istanbul’daki birinin kedisi doğum yapacaktı. Birkaç ay vardı
doğuma ve şimdiden yuva aranıyordu doğacak bebişlere. Birini ben alırım dedim,
o sıralarda Ankara’da yaşıyorum, gelir alırım dedim.
Doğdular, beş dünya güzeli siyam yavrusu. İlk videolarını
izlediğimde kahkahalarla güldüm, ne oyuncuydu bunlar böyle. Sonra başka
videoları geldi ve o görüntülerde birini sebepsiz yere sevdim, içimden bu olsun
benim arkadaşım dedim... onu seçtiğimi sahibine de söylemiştim. Beklenen haber
nihayet geldi, artık yavruları alabilirdik. Hamile bir annenin doğmamış çocuğuna
alışveriş yapması gibi ben de Istanbullu bebişe kum kabı, taşıma sepeti, su ve
mama kapları, oyuncak, ped, fırça vs. aldım büyük bir heyecanla.
Arkadaşımla Ankara’dan yola çıktık, gidiyorum almaya yüreğim
pır pır. Heyecanlıydım, korkularım yine vardı ama olmazsa onu sahibine yeniden
veririm düşüncesi hiç geçmedi aklımdan. Bunu hiç düşünmedim, benim tek derdim
acaba ne kadar süre sonra gerçekten birbirimize tam olarak alışır ve
benimserdik?
Eve vardık, Göztepe’de giriş katı bir daireydi. İçeriye
girdim, “anne baba balkonda yavrular odada” dedi ev sahibi. “Seçtiğimin hangisi
olduğunu sen söyleme bana” dedim “birbirimizi seçebilecek miyiz yeniden merak
ediyorum” diye ekledim. “Peki” dedi. Oda kapısını açtık, içeri girdik birbirinden
güzel beş siyam yavrusu! Bizi gördüler ve dördü hemen kalorifer peteğinin
altına sıkıştılar. Resmen sıkışacağız diye birbirlerinin üstüne çıktılar.
Bakıyorum merakla. Biri biraz ürkek olduğu yerde kaldı. Bana baktı ben ona.
Gülümsedim buydu değil mi dedim evet dedi. Biribirimizi seçmiştik.
Yanına gittik, “nasıl seveceğimi gösterir misin bana” dedim “elbette”
dedi. Sırt üstü yattı yavru kedi ve patilerini açtı. Parmak uçlarıyla hafif
hafif okşadı ev sahibi, “bunu çok severler” dedi. Ve ilk kez dokundum oğluma. İlk
kez dokundum sevgiyle bir kediye.
İlk bir haftamız birbirimize alışmakla geçti, kakasını
kontrol ettim çünkü ilk iki gün yapamadı, mamasına su katıp yumaşattım çünkü
kuru mamayı reddetti, koltuğun arkasında dikişi atmış küçücük bir yer vardı
oraya saklandı iki kez çıkarana kadar kafayı yedim. Miyavlıyordu ne istediğini
anlayamıyordum meğerse oyunmuş oğlumun derdi.
Adı için bir sürü öneri geldi eşten dosttan. Fıstık, fındık,
tarçın, zeytin vs.vs.
Hiçbiri sinmedi içime, ona Hayyam adını verdim. Çok yakıştı
oğluma ismi.
O günden bugüne neredeyse üç yıl geçti, oğlum yaklaşık üç
yıldır yoldaşım, ev arkadaşım. Birlikte tatile de gittik evlerde değiştirdik.
Benim kadar zorlandı yeni yaşamlara yeni şehirlere yeni evlere. O bana iyi
geliyor ben ona. Kucağımda uyumasına bayılıyorum, onu öpmeye bayılıyorum. Onu
oynarken kudurtmaya bayılıyorum.
Hayyam ile birlikte insanoğlunun yanısıra diğer tüm varlıklara
çok daha duyarlı oldum. Onlar için birşeyler yapmaya, yardım faaliyetlerine
katılmaya başladım. Kış geldiğinde kapılara mama koydum, yaz sıcağında su.
Onların da yaşam hakkı olduğunu, bizlerin onların yaşam alanlarına çokça müdahale
ettiğimizi farkettim. Ve en önemlisi de gezegenin tek sahibi olmadığımızı
sadece tüm varolan yaşamla paylaştığımızı anladım. Sayesinde hayatımı zorlaştıran korkularımdan biriyle barıştım. Korkuyu sevgiye dönüştürebilmemde esas oğlandı.
Ve hemen hemen her gün onun o masmavi muhteşem gözlerine
bakarak “iyi ki geldin oğlum, iyi ki girdin hayatıma, ne çok şey öğretiyorsun
bana, teşekkür ederim sana, çok teşekkür ederim yoldaşlığına” diyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder