11 Ocak 2015 Pazar



EGO


Ego... Ego...
O çok egoisttir, egosu inanılmaz yüksektir, adam sırf ego, ego kadında tavan yapmış... ne çok duyar ne çok söyeriz değil mi bu egoyu?

Bi düşün mesela tanıdığın kaç kişi için söyledin bunu? Hepimiz söyledik, söylüyoruz. İyi de ne menem bir şeydir bu ego? Ego ne ola ki?

Ego, sana “kimsin” diye sorulduğunda cevapladığın her şeydir kısaca.

Doğduğunda çok saftın, bildiğin tek şey sevgiydi, büyüdükçe öğrenmeye ve başta ailen ya da seni yetiştiren kimler ise onlardan aldıklarını kalıplaştırmaya başladın. Büyümeye devam ettikçe öğretmenlerinden, arkadaşlarından, Televizyondan ve neredeyse tanıdığın bildiğin herkesten ve her şeyden ne olman gerektiğine dair cümleler duymaya başladın ve bunları kendi cümlelerin yaptın. Daha ileri gittin ve hayallerini bunlarla özdeşleştirdin. Mesela mutlaka üniversite hem de iyi bir üniversite okumalıydın, mesela iyi bir araban mutlaka bir evin olmalıydı, sana itibar kazandıran bir işin olmalıydı, hatta eşini bile statüne uygun, seni taşıyabilecek birilerinden seçmen gerekirdi. Ve bu kadın ya da adamdan harikulade çocuklar yapmalıydın, onları kolejlerde okutmalı, onlara da yeni kalıplar yüklemeliydin. E zaten sistem de bunu söylemiyor mu? Daha daha ve hep daha fazlası için yaşa! Ve tüm bunları sadece “mutlu olmak” adına yaptığına inanırsın. Oysa burda varolan gerçeklik, senin özünün mutlu olması değil egonun mutluluğu ve tatminidir.

Ve istediklerinin çoğu, bazen de hepsi olur. Evin, araban, işin, eşin vardır. Muhteşem çocukların vardır. Ama... Ama yine de sıkılırsın, neden sıkıldığını hiç düşündün mü? Kalıpları reddetmedin, kabul ettin, onların kendin sandın ve başkalarının imrendiği hayatı yaşadın. Peki gerçekten istediğin bu muydu? Eğer istediğin gerçekten bu idiyse sorun yok, yine de düşün derim; gerçekten hayalini kurduğun sana mutluluk vadeden yaşam bu muydu? Kendinle kaldığında sadece sen kaldığında içine dön ve sor lütfen “gerçekten istediğim bu mu? Mutlu muyum” diye... 

Çoğu insan sıkılır çünkü özgün olmaktan uzak gerçek dışı bir yaşam sürer. Oysa hayata ne yapmak için geldiğini bilen ve bunu yapan insan sıkılmaz. Çünkü eğlenir o, yaptığı her ne ise eğlenir. Yapman gereken şeyi yaparsan sıkılmazsın. Ve bu noktada kendini, işadamıyım, muhteşem bir evim var, arabam 200 km hızla gider, anneyim, babayım vs. diye tanımlamazsın. Her kimsen özünde sadece onu bilir onu yaşarsın. Egonun, sana dayatmaya çalıştığı kimliklerin gerçek dışı olduğunu bilir, tek gerçeğin özün ve hayata kattığın anlam olduğunu bilirsin.

Ego, kimse benim gibi değil diyen hiyerarşidir. 

Egonun olduğu yerde aynılık yoktur asla olamaz, ayrıştırır ego farklılaştırır. Sen herkes gibi değilsin sen farklısın diyen taraftır ego. Bazen bu paran için olur bazen milliyetin, bazen derinin rengi, bazen yaşadığın coğrafya bazen cinsiyetin... Liste uzar gider insanoğlu kaç sebeple ayrışabiliyorsa ego o denli güçlüdür. Oysa hepimiz insan, sadece insan değil miyiz? Sadece insan. Neye inanırsan inan, hayatı nerede nasıl yaşarsan yaşa benim bir parçamsın, hepimiz bütünün bir parçasıyız. Olan budur aslında. Ama Ego hayır der, hayır sen farklısın, sen herkes gibi olamazsın. İnsanlık tarihine baktığında mutlaka bir aşağıdakiler bir de yukarıdakileri görürsün. Sınıflar görürsün, kastlar görürsün. İnsanoğlu özünden uzaklaşarak, zihninin oyunlarına kapılarak daima farklılaşmayı seçti. Aynıydık halbuki aynı özden gelen muhteşem parçalarız.

Ego geçmişindir geleceğindir. 

Gerçek sen, an’dadır. Ego an’da asla var olamaz ama daima gelmeyen anların için yani geleceğim dediğin yaşam parçan için endişe kaygı yaratır, biten geçen anların için ise yani geçmişim dediğin yaşam parçan için pişmanlıklar veya özlemler yaratır. Geçmişte bir düşünceye saplanıp kaldıysan bil ki egonun ellerindesin ya da geleceğin için “bu akşam ne yemek pişireceğim” gibi bir soru olsa dahi bil ki egonun kontrolündesin. Bırakmalısın geçmişi de geleceği de... sadece şu anına odaklanmalısın. Misal bu yazıyı okuyan sen sadece burada, bu yazıda ol. Bittiğinde ne yapman gerekiyorsa yaparsın zaten. Telefonuna bilgisayarına ayırdığın vakti kendine, kendi zihninden akıp giden düşüncelere ayırsan nasıl olur mesela? Bir an, anda kalmaya niyet etsen ne olur? Söyleyeyim önce ard arda düşünce bombardımanına tutulacaksın, tutul önemli değil, önemli olan gelen düşünceleri gör dinle ve bırak gitsin. Yani sadece izleyici ol. O düşüncelere saplanıp kalma, esiri olma, gör ve bırak gitsin. Geleceğe gidiyorsa zihnin, keyifle düşün, gülümseyerek düşün, kaygıyı endişeyi sokma zihnine. İzle sadece izle. Göreceksin zamanla zihninin sakinleştiğini ve kendi iç sesini duyabileceğini...

Ego, ihtiyaçlar sanrısıdır. 

Sevgilinden veya eşinden ayrıldığın için yaşayamayacağını düşünüyorsan bil ki ego seninle. İşini kaybettin diye yaşamdan zevk almamaya başladıysan bil ki ego yine senin en iyi arkadaşın. Kolu bacağı olmayan birini görüp kendi haline şükrediyorsan yine ego ile birliktesin. Ya da o bensiz yaşayamaz, o bensiz olmaz diyorsan sevdiğin herhangi biri için, çocuğun bile olsa bu, bil ki yine egonun esirisin. Sen son derece donanımlı son derece tam ve bütün geldin bu gezegene, herkes gibi. 
Yazının başında da söylediğim gibi "sevgi" ile geldin.

Egonu ehlileştirip, sevgi’yi bulmaya davet ediyorum seni. Egonun varlığını bil, o hep orada olacak çünkü, hepimizde olduğu gibi. Seni “ben” olarak tanımlayan tarafındır ego, olmaması düşünülemez. Doğan gereği varlığını görünür kılmak istersin ve bunu yapabilen egondur. Nasıl ifade ettiğine dikkatle bak sadece, sadece bunun farkında ol. olur mu :)

Bütüne katkını sağlamak üzere gelen sen ego ile varlığını ifade et ama tuzağına düşme, esiri olma. Farkında olmaya çalış, zaten an’da olmaya başladıkça bu konudaki farkındalığın da artacaktır :)

Şimdi, yeniden düşün müsün, egosu yüksek dediğin kişilerin tamamında sen kendini nasıl görüyorsun?


Hangi tarafın sana “bu insanın egosu yüksek” dedirtiyor?


7 Ocak 2015 Çarşamba




SEVGİLİ 2014


Hesap yapma vaktidir. 2014 ü sevgiyle ve gülümseyerek uğurlarken hesap yapma vaktidir.

Sevgili 2014,

Üç yüz altmış beş gün beraberdik seninle, dile kolay tam üçyüzaltmışbeş gün!

Bu zaman zarfında neler olmuş diye baktığımda kişisel ajandama, gurur duyuyorum.  Beni yaşattığın bu günlerde, işim değişti, yaşadığım şehir değişti, evim değişti, hayatıma yeni insanlar girdi, gidenler oldu, yeni ülkeler yeni şehirler gördüm, aşık oldum, çok mutlu oldum, kahkahalar attım, ağladım, üzüldüm, heyecanlandım, bekledim, aldım, verdim, öğrendim, öğrettim... bakıyorum da şu geçirdiğim bir yıla her anlamda dolu dolu geçirmişim. Tüm bunlar için tüm yaşananlar için teşekkür ederim sana. Beni büyüttün...

Devir edenler de oldu. Bir önceki sene çözemeyip, 2014 e yani sana devrettiğim bir konu, bu kez senden sonrakine devroldu. Ki çok önemli bir konu, yolumda ilerlemem için, öğrendiklerimi kendi yaşamımda sağlıklı ve doğru bir şekilde deneyimlemem için çözmem gereken bu mezvu yeterince uzadı. Artık 2015 in önceliklerinden biri olmalı, çözmem üzere niyetimi ettim. İlerleyen günlerde artık hangi dilden anlıyorsam o şekliyle gelecek önüme “hadi bakalım çözeceğim demiştin, buyur düğüm burda çözmeye başla” diyecek. Ve ben başlayacağım yaşamaya, yaşadıkça farkında olacağım, farkında oldukça anlayacağım, anladıkça çözeceğim, çözdükçe bir sonraki adıma geçebileceğim. Çözeceğim, çözdükçe omzumdaki bir yük daha kalkmış olacak ve yine gurur duyacağım kendimle. Çünkü kalkan her bir yükün nasıl hafiflettiğini çok iyi biliyorum. Hoş, tüm bunları nasıl yük haline getirdiğimi de. Anlayacağın sevgili giden yılım, kendim düğüm atıyor kendim çözüyorum. Hepimiz gibi... Suçu başkalarına atmadan, her ne oldu ise ben istediğim için oldu diyerek...

Sevgili 2014, seninle yaşarken üçyüzaltmışbeş günü farkettim ki ben yaşamayı çok seviyorum. Hatta bayılıyorum yaşadığım her anıma. Gülümsediklerim üzüntülerimden fazlaydı, kahkahalarım gözyaşlarımdan fazlaydı. Daha da önemlisi kendi ruhuma dönebildiğim, ruhumun sesini duyabildiğim bir yıldı. Her geçen yıl bu konuda kendimi çok daha hissediyorum ve ben döndükçe içime ruhuma yaşam çok daha güzelleşiyor. Koçluk derslerimden birinde şöyle bir bilgi öğreniştim; insan zihininden günde binlerce düşünce geçerken, bu düşüncelerin sadece %5 civarı olumlu keyif veren düşüncelermiş. Gerisi kaygı, endişe, stres vs. ruhlarımızı zehirleyen duygu veya düşünceler imiş. Olur da kendimi kötü hissedersem hemen bu bilgi geliyor aklıma ve hemen odağımı değiştiriyorum. Bunun o kadar faydasını görüyorum ki, hem de yaşamımın tüm alanlarında.
Sevgili yoldaşım, artık eskiyen yarenim 2014’üm güle güle. Beni bir yıl daha büyüttüğün, bana öğrettiğin herşey için teşekkür ediyorum. İyi ki yaşadım yaşadığım her şeyi J

Ve sevgili yeni yoldaşım 2015 merhaba sana! Kocaman bir merhaba! Seninle de çok işimiz olacak. Sana dair niyetlerim var ettiğim, söz uçar yazı kalır demiş atalar. O halde buraya yazmak niyetlerimi farz oldu.

2015 de yapmaya, hayatıma katmaya, daha da deneyimlenmeye büyümeme vesile olacak niyetlerimdir bunlar;

2015 de her şeyden önce “korkularımdan özgürleşmeye” niyet ettim. Yolumda beni engelleyen iki büyük korkum kaldı, diğerlerinin düğümleri çözüldü, geriye kaldı ikisi. Bunlardan birincisi, sağlığım ile ilgili endişelerim. Vücuduma, bedenimin dayanıklılığına, kendi iyileştirici gücüme, bağışıklık sistemimin mükemmelliğine güvenmeyi seçiyor ve bunu anlamaya niyet ediyorum. Geçmişte can korkusu yaşamış olmam, 15 yıl önceki korkuları bugüne taşımamın mazareti olmamalı. Artık bunu anlamalı ve yoluma güvenle devam etmeliyim. Kendime güvenmeli, sisteme güvenmeliyim.

İkincisi, bazılarınıza komik gelecek ama bendeniz için çok önemli bir konu. Suyu içmek kadar, suyun içinde de keyif almak istiyorum artık. Derin denizlerden, nehirlerden korkmak, vapurla karşıya geçerken dakika saymak istemiyorum. Ve bu konuda ki niyetimi de ediyorum; Sudaki kendimi güvende hissetmeyi, suyun her halinden keyif almayı seçiyor ve suyla barışmaya, suyu her hali ile sevmeye, güvenmeye niyet ediyorum. Ve hatta bakarsın bir mavi yolculuğa bile çıkarım. Bu yıl ki hedeflerimden biri en az bir kez boyumu geçen bir yerde suya girmek.

Korkularımdan özgürleşmek 2015 in ana niyeti... Bunun içinde şifacılığım var, koçluğum var, profesyonel çalışma hayatındaki ben var, eğitmenlik var... İletişim var ilişkiler var...  Velhasıl her şeyimle ben varım...

Sevgili 2015, seninle geçireceğimiz üç yüz altmış beş gün tüm korkularımdan özgürleştiğim günler olsun.


Üçyüzaltmışbeş gün sonra görüşmek üzere, hoşgeldin J

GİTME Bİ YERE Tanıştığımızda yazın ilk ayıydı. Küçük bir odada kalorifer peteğinin önünde masmavi bakıyordun bana.         ...