4 Kasım 2013 Pazartesi



KADIN SÜNNETİ


Birkaç gün önce canım sıkılıp film kanallarını karıştırdığımda yeni başlayacak olan bir film dikkatimi çekti. Hoş Festival Kanalında olduğu için temkinli yaklaştım mevzuya ya okuyunca konusunu ilgimi çekti. Malum sıkı bir film izleyicisi olan ben çok nadir festivallerde gösterilmiş, ödül almış filmleri zevkle seyredebildim. Sanat için yapılan filmleri anlama yeteneğim henüz yeterince gelişmedi zahir.

Filmde, Somali’li bir mankenin Waris Dirie’nin gerçek yaşam öyküsünden bahsediliyordu. Waris’in isminin Somali dilinde ki karşılığı olan “çöl çiçeği” filme adını vermiş. Konu daha çok kadın sünneti üzerine kuruluydu. Kadın sünneti… Kadın sünneti… Merak ettim ve izlemeye başladım. İyi ki izlemişim yeni bilgiler edindim, misal bu vahşetin günümüzde hala bu kadar yaygın uygulandığını bilmiyordum. Her gün yaklaşık 6.000 kız çocuğu sünnet edilmeye devam ediliyor. Ağırlıkla Afrika ülkeleri ve biraz da Asya’daki ülkelerde. Hatta bu ülkelerden göçüpte Amerika Avrupa gibi modern olarak tanımladığımız kıtalarda yaşamlarını sürdüren bazı aileler bile bu geleneği gizli de olsa sürdürüyor.

Waris, üç yaşında iken yaşlı bir kadının paslı jiletiyle, kadın olmak için kadınlığı elinden alınan biri. Her ay adet olduğunda acı içinde kıvranan, iki bacağının arası sürekli acı içinde olan biri… Ülkesinde sünnetsiz kadınlar iffetsiz kabul ediliyor, ailelerinin adını lekeledikleri düşünülüyor ve sünneti olmayan kadınlar toplumda sadece kendilerine fahişe olarak yer bulabiliyor.

Sünnet çok eskilere dayanan bir gelenek Bilinen ilk kadın sünneti mısırlı bir kadın mumyaya ait. Dini kaynaklar sünnetin İbrahim Peygamber ile başladığını söylüyor. Tek Tanrılı dinler içerisinde sünnete en çok yer veren Musevilik. Kur’an da ve İncil’de sünnete dair bir ayet veya buyruk yok. Oysa Mısır başta olmak üzere sünnetin uygulandığı tüm ülkelerde bu işlem din adına yapılıyor.

Sünnet edilen kadının klitorisi alınıyor. Klitoris her sünnette mutlaka alınıyor çünkü kadının haz alması uygun bulunmuyor. Bazı ülkelerdeki sünnetse ise neredeyse tüm vajina kesiliyor, bu kesilme işlemi öyle hastanede steril bir ortamda falan yapılmıyor. Son derece ilkel koşullarda paslı bir jilet ya da kırık cam parçaları ile yapılıyor, ardından hasır iplikle sıkıca dikiliyor. Böylece bekaret de kontrol altına alınmış oluyor. Etkilendiğim karelerden biri, Waris’in tüm kadınların sünnet olmadığını öğrendiğindeki şaşkınlığı idi. O coğrafya’daki kadınlara bunun bir zorunluluk bir gereklilik olduğu öğretiliyor. Tüm namuslu kadınlar sünnet olur! Bu vahşetten sağ çıkan kız çocuk sayısı kanamadan dolayı ölenlerden çok daha az… Kurtulanların bir kısmı da doğumda bebekleri ile birlikte yaşamını yitiriyor.

Baskıyı düşünebiliyor musun, kızıma fahişe demesinler diye, kızımı dışlamasınlar diye, çekilen acıyı bile bile, ölüm riskini bile bile yine bir kadın olan anneler götürüyor kızlarını kör bıçağa. Erkeklerin hakim olduğu bir dünyada erkeklerin istediği şeyi kadınlar sessizce kendi aralarında hallediyorlar.

İnsan neyi neden yaptığını düşündüğü zaman önce kendisi sonrada “Bütün” için kocaman bir adım atacaktır mutlaka. Sadece düşünmek bile o kadar büyük bir farkındalık sağlar ki… Sırf zevk almasın diye, sırf kızlık zarı kontrol altında tutulsun diye, sırf kadın sadece doğuran bir varlık olsun diye yapılan bu işlem binlerce yıldır hiç sorgulanmadan yapılıyor. Dinin ardına sığınanlar sadece hadislerden, mesellerden bahsedebiliyor çünkü kutsal kitaplarda buna dair yazılı bir hüküm yok. Ve bu yüzyılda, ve bu yeni çağda, enerji seviyeleri yükselmişken, yepyeni bir döngüye girilmişken ve gezegenimiz tüm varlıkları ile iletişim çağına girmişken hala çölde bir yerlerde küçük kız çocukları çığlık çığlıga kadınlıklarını kaybediyor. Bu güzel çocukların ruhlarının seçimine bi yandan saygı duyar onları şefkatle selamlarken, diğer yandan gözlerimin ıslanmasına engel olamıyorum… Ruhun bedeni deneyimlemesi tam da bu olsa gerek…

Waris yani Çöl Çiçeği, çok büyük zorluklar ile yok lafta demiyorum gerçekten büyük zorluklarla, mesela çölü yürüyerek geçerek, mesela yolda tecavüz riskini bertaraf ederek varabiliyor Başkent Mogadişu’ya. Ayakları kan içinde kalan on üç yaşındaki küçük kızı izlediğimde boğazıma oturdu bi şey. Tüm acılarına rağmen bu nasıl bir yaşam dürtüsüdür ki, bir adım hadi bir adım daha diye diye yürütür insanı?

O kuçük kızların çoğu Waris kadar şanslı değil. İşte bu yüzden neyi neden yaptığını düşünmeli insan, sadece düşünmek bile, bir an durup kendine soru sormak bile dünyamızı nasılda şifalandırır… Yaşamını, alışkanlıklarını düşündüğünde sen de bu soruyu hiç soruyor musun kendine? Neden yapıyorum bunu diye, buna gerçekten ihtiyacım var mı diye, bugünkü benim ihtiyaçlarımı karşılıyor mu diye soruyor musun hiç kendine? Her şey ve herkes değişiyorken, değişmeyen tek şey değişimdir diyorken, bi düşünsene sen ne kadar değişiyorsun? Kalıplarını alışkanlıklarını gözden geçirmek için hiç zaman ayırdın mı kendine? Neden bazı geleneklerimiz, ritüellerimiz, alışkanlıklarımız, kalıplarımız hiç değişmez düşündün mü?


 

GİTME Bİ YERE Tanıştığımızda yazın ilk ayıydı. Küçük bir odada kalorifer peteğinin önünde masmavi bakıyordun bana.         ...